Anayasa Mahkemesi (AYM) OHAL döneminde, güvenlik soruşturmasın olumsuz sonuçlanarak sözleşmesi feshedilen uzman erbaşla ilgili davada, istinafın gerekçeli kararında HAGB nedeniyle suçlayıcı bir dil kullanmasının masumiyet karinesini ihlal ettiğine karar verdi. AYM, bu durumda mahkûmiyet hükmü verilmeyen HAGB kararının da anlamsız hale geleceğine dikkat çekti.
Başvurucu MK, Kastamonu 5. Jandarma Eğitim Alay Komutanlığı bünyesinde uzman erbaş olarak görev yapıyordu. Ancak OHAL döneminde yapılan güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması üzerine sözleşmesi 2017 yılında feshedildi. M.K.’nın dava açtığı 8. Kastamonu İdare Mahkemesi ise bu işlemin iptaline karar verdi. Kararda; başvurucu hakkında 2015 yılında “tehdit” ve “kasten yaralama” suçlarından yürütülen yargılamalarda hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararları verildiği, “mala zarar verme” suçundan ise adli para cezasına hükmedildiği ve bu nedenle güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığı hatırlatıldı.
Mahkeme: Kriminal kişiliğe sahip olduğu söylenemez
Ancak mahkeme, anılan suçların dava tarihinde yürürlükte olan Uzman Erbaş Yönetmeliği’nde sayılan katalog suçlar arasında yer almadığı ve suçların oluş şekli ve niteliği göz önünde bulundurulduğunda başvurucunun kriminal bir kişiliğe sahip olduğunun söylenemeyeceğini belirterek, işlemin iptaline karar verdi.
İdare: “Suçun vasfı ve kamu görevinin önemi” gerekçesiyle hukuka aykırı durum yok
9. Jandarma Genel Komutanlığı ise idare mahkemesinin kararını istinafa taşıdı. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 2. Dava Dairesi de mahkeme kararını kaldırılarak davanın reddine karar verdi. Daire, gerekçesinde M.K.’nın tehdit suçu ile kasten yaralama suçundan HAGB kararı verilmesinin “ceza almasına sebep olan suçların vasfı, mahiyeti ve birden fazla olması hususları ile kamu görevinin önemi ve gerektirdiği nitelikleri” dikkate alındığında, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz bulunarak sözleşmesinin feshedilmesinde hukuka aykırı bir durum bulmadı.
AYM suçlayıcı dili eleştirdi: Masumiyetine gölge düşürür
M.K.’nın temyiz talebi Danıştay 12. Dairesi tarafından da kesin olarak reddedilince 2019 yılında Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Başvuruda M.K., HAGB kararının hukuki sonuç doğurmaması gerekirken mahkûmiyet gibi değerlendirilerek kanun ve yönetmeliğe aykırı olarak sözleşmesinin feshedildiğini ve bu nedenle adil yargılanma hakkının ile masumiyet karinesinin ihlal edildiğini öne sürdü.
AYM Genel Kurulu ise başvuruyu 5 yıl sonra karara bağladı. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 2. Dava Dairesi’nin kararında M.K. hakkındaki ifadelerinde “suçlayıcı bir dil kullanılmasını” eleştiren AYM, “Ceza yargılamaları kesin mahkûmiyet ile sonuçlanmamasına karşın, kullanılan ifadelerde başvurucu suçlu olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla kesin mahkûmiyet kararı bulunmamasına rağmen başvurucuya cezai sorumluluk yükleyen ifadelerin yer aldığı gerekçede kullanılan dilin başvurucunun masumiyetine gölge düşürdüğü değerlendirilmektedir” dedi.
“HAGB kararları da anlamsız hale gelir, düzenlemeyle bağdaşmaz”
Bu durumda mahkûmiyet hükmü verilmeyen HAGB kararlarının da anlamsız hale geldiğine dikkat çeken Yüksek Mahkeme, “Diğer taraftan idari yargılamada yapılan değerlendirmenin 5271 sayılı Kanun’a göre HAGB ile kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmayacağına yönelik düzenlemeyle bağdaştığı da söylenemez” dedi.
AYM Genel Kurulu, başvurucu M.K.’nın masumiyet karinesinin ihlal edildiğine hükmetti. İrfan Fidan, karara karşı oy kullanan tek üye oldu. AYM, ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması ve yeniden yargılama yapılması için kararı, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesine gönderdi.